Alman Dilinde Bozgun: Kanak Sprak, Koppstoff
Özber CAN
2017
International Journal of Languages' Education and Teaching
This article examines a social romantic author and the reading of his discourse association in two of his works. Since the foreigners policy updated by the political will gradually makes things harder, foreign workers live like machines. Even foreigners who are given dual citizenship privileges are facing the loss of social rights and their jobs; are being exposed to violent acts and arsons. Even though approaches specific in this frame to sociologic incidents are left more to field experts,
more »
... re are also others who watch the developments closely. At this point where the author takes responsibility, art searches for ways to transfer experiences into literature, make readers, interpreters, and critics pursue via the told; witnesses the deformation of the language as the direction of the told changes. It cares about transferring outcast and humiliation into harsh and serious expressions directly or indirectly instead of carrying them over into pessimistic words. It points out the rebellion against oppression caused by lack of communication, the reasons for psychological disorder; it reacts to power. In other words, it loads the consumption of a lifetime in the labyrinths of modern life, the development of the ability to take roots as human breaks into pieces, onto images. The significant example of this type of art is Feridun Zaimoğlu's, who himself also is a half-caste, thematic of transferring the feeling of Turks' abandonment outside the door via clear expressions, human's calling someone to account for as they become estranged and becoming common as their values suffer. The voice of young generations who are the ones that call somebody to account for the former generations rises via Feridun Zaimoğlu; the language of the works' harshens as the uneasiness of the streets causes the hardening of social understanding. So much that this language is so deformed that it makes the readers think they are watching a movie with wrongly translated subtitles. ÖZET Bu makale sosyal romantik bir yazarı ve iki eserde söylem ortaklığını okumayı inceler. Siyasi iradenin güncellediği yabancılar politikası, koşulları giderek zorlaştırdığı için yabancı çalışan makine gibi yaşamaktadır. Çifte vatandaşlık hakkı verilmiş olan yabancılar bile sosyal haklarını ve işlerini kaybetme ile karşılaşmakta; şiddet eylemleri ve kundaklamalara maruz kalmaktadır. Sosyolojik olaylara özgü yaklaşımlar bu çerçevede daha çok alan uzmanlarına bırakılsa da gelişmeleri yakından izleyen birileri daha vardır. Sanatçının sorumluluk aldığı bu noktada sanat yaşanılanları onları edebiyata taşımanın, anlatılanlarla okuru, çevirmeni, eleştirmeni peşine düşürmenin yollarını arar; anlatıların yönü değiştikçe dilin de bozulduğuna tanıklık eder. Dışlanma ve aşağılanmayı karamsar sözlere taşımayı değil, dolaylı ya da doğrudan ama sert ve ağır ifadelere taşımayı önemser. İletişimsiz kalışın insanı düşürdüğü ezikliğe duyulan isyanı, ruhsal bozukluğun müsebbibini işaret eder; güce karşı tepki gösterir. Diğer bir deyişle, modern yaşamın labirentlerinde ömrün bitirilişini, insanın parçalandıkça kök salma yeteneğinin gelişmesini imgelere yükler. Kendisi de melez olan Feridun Zaimoğlu'nun, Türklerin kapı dışında bırakılma hissini açık ifadelerle taşıması, insanın yabancılaştıkça hesap sorma ve değerleri pazara düştükçe sıradanlaşması tematiği bu sanatın en belirgin örneğidir. İlk kuşakların hesap sorucuları olan genç kuşakların sesi onunla yükselmekte; sokağın huzursuzluğu toplumsal anlayışın katılaşmasına neden oldukça eserlerin dili sertleşmektedir. Öyle ki bu dil, okura yanlış çevrilmiş alt yazılı film izlediğini düşündürecek kadar bozulmuştur. Yöntem Metne bağlı inceleme yöntemine (Werkimmanent) dayanarak yapılan bu çalışmada Kanak Sprak ve Koppstoff adlı eserler, dil ve anlatıcı, karakterler, zaman, mekân ve olay örgüsü unsurlarıyla yorumlanmaya, tematiği besleyen motif ortaklığı üzerinde durulmaya çalışılacaktır. Eseri metin olarak görüp öz biçim bakımından irdelemeyi amaçlayan (Aytaç, 1997: 84) yöntem, yaşanan gerçeklik ve kurmaca gerçeklik (fiktiv) birbirinden ayrılmayı kolaylaştırmaktadır. Böylece kelime seçimi, cümle yapısı ve anlatım tutumu, okuru sözün sahibine, neden'e götürmekte; dün zaman ögesiyle sorgulanırken, geleceğe özgü öngörüler çoğalmaktadır. Farklı bir açıdan bakıldığında Almanya'nın göçmenliğe sınırlarını kapatması ve çıkar politikası izlemesi daha açık anlaşılmaktadır. Ekonomik ve sanayi gücüne özellikle Türklerle ulaşmasına rağmen sarstığı güven duygusunu teminde ağır davranması, Türkleri tedirgin etmekte; ırkçılığa ve ayrımcılığa karşı seslerini bizzat yükseltmeye zorlamaktadır. Öyle ki yükselen ses edebiyata ve kültürel değerlere hem bağlı, hem de onları aşan yeni bir soluk haline gelmiştir. kendileri için değil, aynı zamanda Almanya'nın geleceği içindir. Koppstoff'da isyanın bütün bilinmeyenleri ortaya dökülürken, konuşmacılar adeta anlaşılması zor bir Pop şarkıyı mırıldanır gibidir. Bürgerdoofzappeliges, inner Süppkültür, İki eserde de kimlik ve getto kavramı, vatan kavramını eskitmiş, değerler simgeleşmiş, ben ve o iki soyut kavrama dönüşmüştür. Mekân motiflerinin söyleme kattığı zenginlik, kimlikle bütünleşmiştir. Kafa Örtüsü adlı eserde bütün Almanya gettodur; barındırdığı insanlarsa olmayası yaratıklardır. Almanya evi, her şeye tılsımlı bir deva, bir iksir, tılsımlı bir nakavt aradığı ama bir yandan da herhangi bir uyduruk küçük günah kanla yıkansın diye kurban etmek üzere en sefil keçinin peşinden koşulduğu maskeli bir mekândır. Karakafa zurnanın son deliği. Almanya bizim için topyekün buldozer. Ekonomik nedenli kaçak. Tanrım, o gettodan çıkarsa Moğol serbest kalmış olacak. Alaman kaderin seçtiği kişi, Alaman upuzun boylu bir adam, Alaman boyundan büyük lâf eden sefil. Varoluşum, der Alman, beni bütün ikincil konulardan koparır. İdi amin Alman, Kamboçya Almanya. Çapaçulluk ülkesi. Sefiller köyü Alamanistan. ... ( Zaimoğlu, 2000: 16, 38, 50, 121, 123,129, 135, 138) Yazarın, resmen edepsiz, hatta biraz pornografik şeyler yazıyorum (Zaimoğlu, 07.11.2002) itirafı, söyletenin duyarsızlığını ve yaygın algısını kırmaya yöneliktir.
doi:10.18298/ijlet.1777
fatcat:3ql3xpmj7belzd77yygjnijv5u