Mycobacterial infections in heart transplant recipients

Shi-Min Yuan
2015 Turkish Journal of Thoracic and Cardiovascular Surgery  
ÖZ Mikobakteriyel enfeksiyonlar sıklıkla immünsüpresyon sonucunda meydana gelir ve genellikle morbidite ve mortalitenin nedenidir. Katı organ ve kök hücre naklinden sonra mikobakteriyel enfeksiyonların epidemiyoloji ve klinik özellikleri iyi tanımlanmıştır. Ancak, klinik verilerin ender olması nedeniyle, kalp nakli sonrasında mikobakteriyel enfeksiyonlara ait özellikler henüz aydınlatılmamıştır. Kapsamlı bir literatür taraması, kalp nakli sonrasında mikobakteriyel enfeksiyonların genellikle
more » ... lden sonra geç dönemde ortaya çıktığını gösterdi. Kütanöz ve pulmoner enfeksiyonlar, en sık baskın patojen olarak Mycobacteria tuberculosis ile birlikte idi. Katı organ nakil alıcılarının aksine, kalp nakli alıcılarında tüberküloz dışı mikobakteriyel enfeksiyonlar, belirli bir baskın suş olmaksızın, sporadikti. Kombine tedavinin monoterapiden daha etkili olduğu görüldü. Genel sağkalım oranı, %84.2 idi. Anah tar söz cük ler: Kalp nakli; mikrobiyoloji; mikobakteri. ABSTRACT Mycobacterial infections frequently develop as a consequence of immunosuppression and are often a causative cause of morbidity and mortality. Epidemiology and clinical characteristics of mycobacterial infections after solid organ and stem cell transplantation have been well-described. However, due to the rarity of clinical data, the pertinent aspects of mycobacterial infection after heart transplantation remain to be clarified. A comprehensive literature collection revealed mycobacterial infections after heart transplantation usually developed late after transplantation. Cutaneous and pulmonary infections were the most common with Mycobacteria tuberculosis being the prevailing pathogen. Unlike in solid organ transplant recipients, non-tuberculous mycobacterial infections in heart transplant recipients were sporadic with no prevailing species. Combined drug therapy seemed to be more effective than monotherapy. The overall survival rate was 84.2%.
doi:10.5606/tgkdc.dergisi.2015.10700 fatcat:obec2fv7mvffbkhq73jxsfuray