Greek Or The Western Question
İhsan Şerif KAYMAZ
2000
Ankara Üniversitesi Türk İnkılap Tarihi Enstitüsü Atatürk Yolu Dergisi
ÖZET Türkiye ile Yunanistan arasındaki ilişkileri uzun yıllardır çözülemeyen sorunlar şekillendirmektedir. Nesnel olarak tahlil edildiğinde, bu sorunların temelinde Yunanistan'ın Türkiye'ye karşı düşmanca ve yayılmacı bir politika izlediği gerçeğinin yattığı görülür. Maddî ve insansal kaynakları bakımından Türkiye'nin yanında çok küçük bir güç olan Yunanistan'ın bu saldırgan politikayı sürdürme cesaretini nereden bulduğu sorgulanmaya değer. Bu sorunun yanıtı, Yunanistan'ın Batı dünyası içindeki
more »
... konumunu irdelememizi gerektirir. Batı'da Yunanlıların aynı adlı eskiçağ uygarlığının yaratıcıları ve mirasçıları olduklarına ilişkin yaygın bir inanç vardır. Bu bütünüyle yanlış bir inançtır. Coğrafî yakınlığı nedeniyle Yunanistan'ı Türkiye'ye karşı kullanılabilecek bir silah olarak değerlendiren Batı, elindeki silaha, ona güç kazandıracak bazı hayalî nitelikler katmayı uygun bulmuştur. Yunanlılar, 400 yıl boyunca Osmanlı yönetimi altında özerk bir millet olarak yaşadıktan sonra 1829'da bağımsızlıklarını kazandılar. Ancak bu, Yunan halkının verdiği ulusal savaşımın değil. Batı 'nın Osmanlı İmparatorluğu üzerinde uyguladığı baskının sonucunda kazanılmış bir bağımsızlıktı. 19. ve 20. yüzyıllar boyunca Yunanistan, Batı'nın Yakın Doğu'ya yönelik emperyalist hesaplarının gönüllü bir ajanı olarak işlev gördü. Bu hizmetinin karşılığında da, geniş toprak kazanımlarıyla ödüllendirildi. Bağımsızlığını kazandıktan sonra, Osmanlı İmparatorluğu karşısında topraklarını iki katından fazla genişletti. Bu toprak kazanımlarının hiçbirisi savaş alanlarında elde edilen askerî başarıların sonucu değildi. Bunlar da, tıpkı bağımsızlığın kazanılması gibi, Batı tarafından ona bahşedilen birer lütuftu. Yunan yayılmacılığının kuramsal temelini Megali Idea denilen emperyalist bir tasarım oluşturmaktadır. 1844'te Yunan Başbakanı Jean Kolettis Yunanistan'ı, "Yunan tarihiyle ve ırkıyla bağlantılı tüm toprakları içeren bir ülke" olarak tanımlamış ve bu ülkenin sınırlarının Trabzon ve Adana'ya dek uzandığını ileri ' Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi, Fen-Edebiyat Fakültesi Öğretim Görevlisi. 160 İHSAN ŞERİF KAYMAZ sürmüştü. Yunanistan, kısa tarihi boyunca, özellikle Türkiye'de belirsizlik ve istikrarsızlık ortamının egemen olduğu dönemlerde, durumdan yararlanarak bu akıldışı politikasını yaşama geçirmeye çalıştı. Elbette her zaman Batılı velinimetlerinin yardım ve desteğiyle. Genellikle başvurduğu yöntem, yapay sorunlar ya da oldu-bittiler yaratıp, bunları Batı'nın denetimindeki uluslararası kuruluşların ve örgütlerin gündemine taşıyarak süreç içinde adını adını amacına ulaşmaktır. Bu, uzun vadeli ve hesaplı bir politikadır. Anadolu serüveninin 1922'de ağır bir felâketle sonuçlanmış olması onu yolundan döndürmemiştir. Tersine, özellikle 1981 yılından sonra, Avrupa Birliği'ne tam üye olmanın verdiği güvenle, Yunanistan'ın daha fütursuzca hareket etmeye başladığını görüyoruz. Yunan Başbakanı Andreas Papaandreu'nun 1980'li yıllarda Ege Denizi'ni bir "Yunan Denizi", Kıbrıs'ı ise bir "Yunan Adası" olarak niteleyen sözleri bu fütursuzluğun en dikkat çekici örnekleridir. Aslına bakılırsa, bu akıldışı politikanın arkasında yatan temel etken korkudur. Yunanistan, Batı'nın desteğiyle, kendi gücüyle asla elde edemeyeceği ve denetleyemeyeceği sınırlara ulaşmıştır. Sahip olduğu toprakların biiyük bir bölümü tarihsel, kültürel ve stratejik olarak komşularının üzerlerinde hak iddia edebilecekleri topraklardır. Tarih boyunca olduğu gibi bugün de, Türkiye ile Yunanistan arasındaki sorunlarda, ki bunların başında Kıbrıs Adası ve Ege Denizi ile bağlantılı sorunlar gelmektedir, Batı etkin bir biçimde Yunanistan'ı desteklemektedir. Çünkü Batı, Türkiye'nin, bulunduğu bölgede başat güç durumuna gelmesini istememektedir. Kendisi için çok büyük stratejik öneme sahip olan bir bölgede Türkiye'nin geçmişte olduğu gibi yeniden ön plana çıkmasını bir tehlike olarak görmektedir. Bu yüzden elindeki tüm araçlarla Türkiye'yi denetim altında tutmaya çalışmaktadır. Yunanistan bu araçlardan yalnızca birisidir. Türkiye ile Yunanistan arasındaki sorunlar, aslında Türkiye ile Batı arasındadır. Türkiye, "Batılılaşma"yı temel siyasal ve stratejik tercih olarak benimsediği için bu gerçeği görmezlikten gelse de, durum budur. Türkiye, Batı ile bütünleşerek, kendisini Batı'dan gelen sistemli saldırılarından koruyabileceğini ummaktadır. 1920'li ve 1930'lu yıllar bir yana bırakılacak olursa, Tanzimat'tan bu yana Türk dış politikasının ana eksenini oluşturan bu yaklaşımın gerçekçi temellere dayandığını söylemek olanaklı değildir. Türkiye'yi -haklı olarakbünyesine yabancı bir varlık olarak gören Batı, bu bütünleşmeye direnmektedir. Türkiye'nin, Batı ile ilgili tüm stratejik hesaplarını gözden geçirmesi kendisi açısından bir gerekliliktir. ABSTRACT In the article below, Turco-Greek relations ar e considered on the axis of Aegean Problems. Attention is called to the fact that the real parties of those problems are Turkey and "the West" ; not Turkey and Greece. Because, Western position against the Turco-Greek conflict has always been one sided. "The W esi" unconditionally GREEK OR THE ESTERN QUESTİON 161 favoured Greece against Turkey. The word "West" in this context, is used to express the countries settled on each side of North Atlantic Ocean in vvhich liberal democrasies and market economies are inforce. In the first, the historical backround of Turco-Greek relations and the Cyprus Problem are summarized. Then, the problems related to the Aegean Sea are shortly exanıined. İn conclusion, a general comment is made on Turkey's strategic priorities.
doi:10.1501/tite_0000000144
fatcat:u6w44sabangkzkk4rv3mzxjspm