Ömer Şifaî'nin Mürşid el-Muhtar fî İlm el-Esrâr Adlı Eserinde Simya

Ayten AYDIN
2005 OTAM(Ankara  
Özet Ömer Şifaî (?-1746) 18. yüzyılda Osmanlı İmparatorluğu'nda hekimlik yapmıştı. Sinop'ta doğdu. Pek çok eser yazdı. Bunlardan biri Mürşîd el-Muhtâr fi İlm el-Esrâr'dı. Bu eser 12 bölümden oluşmuştur. Dördüncü ve beşinci bölümleri cıvalı bileşikler, kükürtlü bileşikler ve cıva-kükürt kuramı hakkında bilgiler verir. Ömer Şifaî'ye göre topraklı duman ve sulu buhar olmak üzere iki tür metal bileşiği vardır. Bu buharların toprağın iç kısımlarında yoğunlaşmalarıyla cıva ve kükürt, cıva ve kükürdün
more » ... birleşmesiyle de metaller meydana gelir. Fakat bu cıva ve kükürt bilinen cıva ve kükürt metalleri değildir, varsayımsal maddelerdir. Farklı türde metaller vardır. Çünkü, cıva kükürt her zaman bütünüyle saf değildirler ve her zaman aynı oranlarda birleşmezler. Onların bütünüyle saf olarak ve en mükemmel oranda birleşmeleri durumunda altın meydana gelir. Saflık ve orandaki eksiklikler gümüş, kurşun veya demir oluşumuna yol açar. Bu teori, cıva-kükürt teorisidir ve ortaya çıkış dönemi tam olarak bilinmemektedir. Teori sekizinci yüzyılda Cabir ibn Hayan'da ortaya çıktı. Jabir'in teorisi bütünüyle orjinal olmasına rağmen Tyanalı Apollonius'un düşüncelerini temel almış olabilir. Ömer Şifaî, Cabir ibn Hayyan'dan çok etkilenmiş ve simyaya inanmıştır. Alchemy in the Omar Shifai's Book Murshid el-Muhtâr fi İlm el-Esrâr Abstract Omar Shfai (?-1746) was a doctor in Ottoman Empire in 18th century, and was born in Synobi. He wrote a lot of work. One of them was Murshid el-Muhtâr fi İlm el-Esrâr. This book consisted of 12 chapters. The fourth and fifth chapters give composition of mercury, composition of sulphur, and theory of mercurysulphur. According to Omar Shifai there are two consitituents of metals, an earthy smoke and a watery steam. Condensation of these exhalations in the bowels of the earth gives rise to sulphur and mercury; combination of sulphur and mercury results in the formatin of metals. But this murcury and sulphur were not the substances commenly known by those names, but hypotetical substances. There was differnt kind metals. Because, sulphur and mercury are not always pure, and that they do not always unite in the same propotion. If they are purfectly pure and if also in the most combine complete is the most perfect metalsi which is gold. Defets in purity and proportion result in the formation of silver, ıron or lead. This theory is theory of mercury-sulphur and appears have been unknown to the ancients. It was appeared in Câbir ibn Hayyan's works in the 8th century. It may have been wholly original, thougy Jâbir found the germs of it in Apollonius of Tyana. Omar Shyfai was strongly influenced by Jâbir ibn Hayyan and he believed alchemy. * Dr., Ankara Üniversitesi, Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi, Felsefe Bölümü, Bilim Tarihi Anabilim Dalı-Ankara. Ömer Şifaî, XVIII. yüzyıl Osmanlı İmparatorluğu'nda yaşamış olan bir hekimdir. Sinop'ta doğmuş, çocuk yaşta yetim kaldıktan sonra 1 Sinop'u terk ederek Kahire, Konya ve başka pek çok yer gezmiştir 2 . Bu seyahatleri sırasında Mevlevî tarikatına girerek dedeliğe kadar yükselmiştir 3 . Tarikattaki mürşîdi olarak kabul ettiği Şeyh Hasan Halvetî'nin yönlendirmesiyle seyahat etmeyi bırakarak tıp konusundaki çalışmalarına ağırlık vermiş 4 , zamanla Bursa'da Yıldırım Darüşşifa'sında hekimlik yapmış, hekimbaşılığa kadar yükselmiştir 5 . Bursa'da çalışmış olması nedeniyle Bursalı Ömer Şifaî Dede olarak tanınmıştır. 1746 yılında vefat etmiştir 6 . Ömer Şifaî tarafından kaleme alınmış olan eserlerden biri Mürşîd el-Muhtar fî İlm el-Esrâr'dır. Eser on iki bölüm olarak hazırlanmış bir tıp metni görünümündedir. Eserde yer alan temel başlıklar şunlardır: Birinci bölüm, sıcak suların damıtılma yolları hakkındadır. İkinci bölüm, yumuşak ruhların damıtılma niteliği hakkındadır. Üçüncü bölüm, ilginç yağların damıtılması niteliği hakkındadır. Dördüncü bölüm, cıvalı maddelerin elde edilmesi niteliği hakkındadır. Beşinci bölüm, sınaî kükürtlerin elde edilme yolları hakkındadır. Altıncı bölüm, madeni cisimlerden tuzlar ve zaclar elde edilmesi niteliği hakkındadır. Yedinci bölüm, çok kullanışlı olan buharlaşanların elde edilmesi hakkındadır. Sekizinci bölüm, maddelerin kireçlenmesi, yakılması, arıtılması hakkındadır. Dokuzuncu bölüm, madde ve madenlerden yapılan safranlar hakkındadır. Onuncu bölüm, eksik madenlerden çıkarılmış olan kurşunlar hakkındadır. On birinci bölüm, hekimlerin sırlarından en büyüğü olan bileşimler hakkındadır. On ikinci bölüm, bu şerefli bilimin kapsamına giren sanat türleri hakkındadır 7 . Söz konusu eserin "cıvalı maddelerin elde edilmesi niteliği hakkındadır" başlığını taşıyan dördüncü bölümü ve "sınaî kükürtlerin elde edilme yolları hakkındadır" başlığını taşıyan beşinci bölümlerinde Ömer Şifaî'nin simya hakkındaki düşüncelerine yer verilmektedir. Bu bölümlerden özellikle dördüncü bölümü, Ömer Şifaî'nin düşüncelerinde simyanın yerinin belirlenmesini sağlayan bölümüdür: kolaylıkla cıvaya döner. Bu cıvaların her biri bilfiil iksir suretinde, maddîdir. Taş maddesi ve kutsal sırlardan yüce bir sırdır ve buna ulaşmak ezeli lütûf ve sanat işlemleriyle mümkün olur. Çünkü bu işlem, hakkında bilgi verilmeyen ve kolay mükemmellikte bir amaçtır..." 11 . Şu halde Ömer Şifaî'ye göre metaller hiyerarşisini belirleyen en önemli unsur onlardaki cıva ve kükürtün nitelikleridir: yani metaller, kendilerini oluşturan ana ilkelerden "cıva"ya dönüşme hız ve kolaylığına göre metaller hiyerarşisinde bir yer sahibi olurlar. Bu hiyerarşide en üst basamakta altın yer alırken, altından sonra gelen metaller şu şekilde sıralanır: Gümüş, kalay, kurşun, bakır ve demir. Altın; en mükemmel metaldir. Çünkü ondan cıva elde etmek çok kolaydır; saf cıvadan ve kükürtten meydana gelmiştir: Altındaki kükürt daha saf, halis, berrak ve beyaz ise ateşli ve incedir. Gümüş; "...gümüş, asıl yaratılışında hoş ve saf bir cıva ve yanmış kükürtten meydana gelmiş olan şeydir..." 12 , "...cıvalılığın galip olması nedeniyle neminin de galip olması asıl niteliğinde biraz eksik bir oluşumla meydana gelmesine neden olur. Bu nedenle de gümüşte olan cıva cevherinin dayanıklılık ve sebatı altın cıvasının dayanıklılık ve sebatından azdır. ... kükürt niteliği, gümüşün maddesi olan cıvadan az olduğu için pişme-olgunlaşma derecesinde eksik olmuş, nihaî mükemmelliğe ve altın derecesine ulaşamamıştır, yalnızca renginin beyaz kalmasına neden olmuştur..." 13 . Bu ifadelerden çıkarılabilecek olan sonuçlar şunlar olabilir: Altından sonra kendisinde safa en yakın cıva oranını ihtiva eden metal gümüştür. gümüşte bulunan kükürt saftır ve oranı cıvayla mukayese edildiğinde son derece azdır. Kalay "...Fakat kalayın zatında olan beyaz kükürt, cıvaya göre baskın olduğu ve toprak öğesi de bulunmadığı için sıcaklık ve kuruluğa meylederek, az olgunlaşma ve tam pişmeme ve katılaşamaması nedeniyle gümüş derecesine ulaşamaz. Ama bir kişi bilge işlemiyle onun zatında olan fazla kükürdünü yok edip, görünür cıvasını sabitleyerek ateşliliği mevcut kılarsa gümüşe dönüştürmüş olur. Kurşuna nispetle kalaydan cıva elde edilmesi biraz daha kolay görünür..." 14 . Cıva ve kükürdün birleşme sürecinde cıva iyi ama kükürt bozuk ise ve tek töz olma yolunda birleştiklerinde aralarında boşluklar kalmışsa meydana gelen metal kalay olur. Kurşun "...yedi metal içinde altına, kurşundan daha yakın maden yoktur. Çünkü bilgelere göre cıva, sallanan cıva, bakır, kurşun gibi maddeler, maddeler arasında iksirlik derecesindedir. Kurşunun ruh özelliği madde özelliğine göre galip olduğu için, kurşun altına diğer maddelerden daha yakındır..." 15 . Kurşun altın elde etme yolunun en aydınlık basamağı olduğunu ifade ettikten sonra Ömer Şifaî, kurşun hakkında vermiş olduğu bilgilere şu ifadeleri de ilave eder: "...Eflak çeri başı olan beyaz 11 . A.g.e., s.s. 101-102. 12 . A.g.e., s. 103. 13 . A.g.e., s. 103. 14 . A.g.e., s. 104. 15 A.g.e., s. 105. 6 şehzade vasıtasıyla temizlenerek birleşir ve ona iştirak eder. Ancak hikmet, görünen çehresinin siyah örtüsünü kaldırır, âlemin güzel yüzünü parlatır..." 16 Buradaki alıntı son derece dikkate değer bir nokta arz eder. Çünkü, simyacıların ehil olmayan kişilerin açmamaları gereken örtüleri açmalarını engellemek için, formüllerini veya açıklamalarını son derece karmaşık ve sembolik bir dille yazdıkları bilinmektedir. Bu bilgiye daha fazla yaklaşılmasını engellemek düşüncesiyle belki, hangi sözcükle hangi metale yada işleme gönderme yapmış olduğuna dair sağlıklı bir belirleme yapmayı neredeyse imkansız kılan bir dil kullanır. Bakır; "...bakır, asıl yaratılışında üç güzel cevherden meydana gelmiştir... Altın mertebesine ve mükemmel dereceye yetişmeyip kırmızılıkta kalmıştır..." 17 . Ömer Şifaî burada bakırın, cıvanın saf olması ama kükürdün bozuk olması durumunda ve tabiatlarında bir denge olmaması ve pişme ve olgunlaşmasında bir eksikliğin olması nedeniyle altına ulaşamadan bakır olarak kaldığını söylemektedir. Demir; "...asıl demirin çok miktarda güzel cıva, az miktarda kötü kükürt ve kuru-sıcak nitelikleriyle mükemmel altın mertebesine erişmesi mümkün değildir. Zamanın (kendisine) yardım etmemesi nedeniyle eksik kalmıştır. ...Ve kendinde olan sabit rengi nüfuz ediciliği ve bağlayıcılğı da tuzdan dolayıdır. Cıvalılığın az olduğuna delil de budur...". Ömer Şifaî demirin bilinen metaller içinde en zor eriyebilen metal olmasına dayanarak da demirin altına en uzak ve kendisinden cıva elde edilebilmesi en zor olan metal olduğunu kabul etmektedir. Fakat bunun imkansız olmadığını ifade eder: "...Sanaî işlemlerinin çoğuna muvaffak oldum. Ama demirden cıva elde etmeye muvaffak olmak kolay olmadı..." 18 . Eserin dördüncü ve beşinci bölümleri kadar belirgin olmasa da "Bilge Sırları Olan Taş İşlemlerinin Açıklanmasıdır" başlığını taşıyan on birinci bölümü de yine simya çağrışımları yüklüdür. Bu bölümde sözü edilen "semender taşı" ve "filozof taşı" gibi bileşikler hakkında verilen açıklamalardan, Ömer Şifaî'nin simyacılar tarafından ölümsüz yaşam kaynağı olarak kabul edilen eliksir ve kendisi aracılığıyla bütün değersiz madenlerin değerli maden haline dönüştürülmesini sağlayacağına inanılan filozof taşının elde edilebileceğine inandığı anlaşılmaktadır. Ancak söz konusu taşların elde edilebilmesinin yolunun yine sırların saklayıcılığından ve "simya işinin erbabı olmak"tan geçtiğini ısrarla vurgulamakta ve işlemlerin tariflerini son derece muğlak ifadelerle vermektedir. Mürşid el-muhtâr fî İlm el-Esrâr adlı eserde kullanılan metal adlandırmalarında da yer yer simya dili kullanılmıştır: Eserin pek çok yerinde metaller bilinen adlarıyla kullanılıyor olmasına rağmen zaman zaman da onlara karşılık geldiği varsayılan gezegenlerle adlandırılmaktadır. 16 A.g.e., s. 107. 17 A.g.e., s. 108. 18 A.g.e., s. 109.
doi:10.1501/otam_0000000408 fatcat:gwxegwx5e5d4jpvs4nnbicfpf4